Psikolojik Danışma Nedir ? Rehberlik servisine neden gitmeliyim?

  • Psikolojik Danışma Nedir ? Rehberlik servisine neden gitmeliyim?
  • Ergenlik Dönemi
  • Sınav Kaygısı
  • Verimli Çalışma
  • Başarı ve Motivasyon
  • Madde Bağımlılığı
  • Ygs-Lys
  • Sınavsız Geçiş
  • Alan seçimi
  • Öfke Kontrolü
  • Akran zorbalığı
  • Öğrencilere Tavsiyeler
  • Velilere tavsiyeler

22.11.2015 4495

 

 

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK NEDİR?

 

REHBERLİK NEDİR?

 

             

Bireyi   tanımak, onu kendisine tanıtmak, problemlerini çözmesi, gerçekçi kararlar   alması, kapasitesini geliştirmesi, çevresi ile dengeli ve sağlıklı bir   şekilde uyum sağlaması ve böylece kendini gerçekleştirmesi için uzman   kişilerce bireye yapılan sistemli, bilimsel ve profesyonel bir yardım   sürecidir.

 

  Demek oluyor ki;

  Rehberlik her bireyin önce kendi ilgi, yetenek, kişilik, istek ve arzuları   kuvvetli ve zayıf yanları ile kendisini çok yönlü tanımasını sağlamaya   çalışır. Kendini iyi tanıyan birey sorunlarının farkındadır ve onları çözmek   için bir güç sarf eder.

 

              

Rehberlik; bireye doğrudan yapılan tek yönlü bir yardım değildir.

 

Bireyin yapamadıklarını onun yerine yapmak değildir.

 

Bireyin sadece bir yönüyle  ilgilenmek değildir. Bireyi bütün olarak değerlendirmek gerekir.

 

Disiplin, yargılama ve ceza  verme işi değildir.

 

Sadece bilgi aktarma işi  değildir.

 

Rehberlikte kullanılan tüm bireyi tanıma teknikleri rehberliğin amacı değil, bir aracıdır.

              

 

Rehberlik ve Psikolojik  Danışma; Kendini fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden  tanımasına yardımcı olur.

 

Toplumda gelişimi için açık fırsatları, okul içi ve okul dışı eğitim olanaklarını, mesleklerini,  toplumun beklentilerini tanır.

 

Niteliklerine uygun bir  program seçmesine yardımcı olur.

 

Problem çözme gücünü  geliştirmesine, doğru kararlar verebilmesine, çevresi ile olumlu  ilişkiler kurabilmesi için gerekli tutum ve becerileri kazanabilmesine        ve ruhsal yönden sağlıklı ve topluma yararlı, kendini gerçekleştirmiş        bir kişi olarak yetişmesine yardım etmektir.

             

             

Öğrenci ya   da öğrencilerle, danışmanın yüz yüze gelerek çeşitli problemlere çözüm yolu   aramak üzere kurdukları psikolojik ilişkidir. Öğrencilerin kendi   kişiliklerini anlamaları ve kabul etmeleri, kendi problemlerine çözüm yolu   bulabilmeleri, problemlerini çözmede kendi kendilerine yeter duruma   gelebilmeleri, çeşitli seçeneklerden uygun birini seçerek karar   alabilmeleridir.

             

             

Bireysel   ve grup danışması şeklinde düzenlenebilir. Her iki şekilde de danışma konusu,   öğrencilerin kişisel, eğitsel, mesleki problemleri ile ilgili olabilir.

 

  Bireysel Danışma: Ders saatlerinin dışında ve öğrencilerin okul içi   çalışmalarını engellemeyecek şekilde zaman ayrılmalıdır. Danışma ile ilgili   çalışmalar bu konuda yeterli ve hazır rehber öğretmen tarafından   yürütülmelidir.

 

  Grup Danışması: Öğrencilerin çoğunu ilgilendiren ortak problemlerle   ilgili danışma çalışmalarında gruplar oluşturularak rehberlik için ayrılan   saatlerden yararlanılabilir.

 

  

Öğrencilerin bedensel, zihinsel, duygusal vb. sorunların çözümün de yardımcı olmak,

 

Öğrencilere insanlarla sağlıklı ilişkiler kurmak için temel iletişim becerileri kazandırmak,

 

Kişisel gelişim için   öğrencilere açık olan fırsatları okul ve okul dışındaki eğitim olanakları, meslekleri iş dünyasını tanımalarında yardımcı olmak,

 

Amaç belirleme, sorun çözme,karar verme, tercih yapma, sorumluluk alma gibi yaşam becerilerinde  yeterlilik ve kendine güven kazanmalarına yardımcı olmak,

 

Hayatı bir bütün olarak  değerlendirmelerine yardımcı olmak,

 

Toplum gerçeklerini de göz  önünde bulundurarak kendilerine uygun üst öğrenim programlarını, iş ve meslekleri tanıyıp seçmelerine yardımcı olmak,

 

Çalışmayı zevk haline getirmelerine ve serbest zamanlarını iyi kullanmalarına yardımcı olmak.

             

             

1.Rehberlik bir süreçtir. Rehberlik   bir anda olup biten bir iş değildir.

2.Rehberlik bireye yardım etme işidir. "Rehberlik yardımı psikolojik   bir yardımdır".

3.Rehberlik yardımı bireye dönüktür. Rehberlik hizmetlerinin   merkezinde birey vardır. Okul ortamında rehberliğin ilgilendiği birey   öğrencidir.

4.Rehberlik bilimsel bir hizmettir."Rehberlik çalışmaları   bilimseldir".Rehberlik yardımının dayandığı bilimsel ilkeler ve yöntemler   vardır.

5.Rehberliğin esası bireyin kendisini gerçekleştirmesine yardım   etmektir."Kendini gerçekleştirme "psikolojik danışma ve rehberlik   yardımlarının bütün boyutlarını içine alan bir kavramdır. Bireyin kendini   anlaması problemlerini çözebilmesi kendine en uygun seçimler yaparak gerçekçi   kararlar alabilmesi, kendi kapasitelerini en uygun bir düzeyde geliştirebilmesi,   çevresine dengeli ve sağlıklı bir uyum yapabilmesi vb. psikolojik danışma ve   rehberlik yardımının esasını oluşturan ve bireyin kendini gerçekleştirme   düzeyini geliştiren belirgin sorulardır.Öğrencilerin bedensel, zihinsel,   duygusal vb. sorunların çözümün de yardımcı olmak

 

             

REHBERLİK NE DEĞİLDİR?

 

 

REHBERLİĞİN ÖNEMİ

 

 

PSİKOLOJİK DANIŞMA

 

 

REHBERLİK VE DANIŞMA HİZMETLERİ

 

 

REHBERLİK SERVİSİNİN (HİZMETLERİNİN) GENEL AMAÇLARI

 

 

REHBERLİK FAALİYETİ

 

 

REHBERLİK SERVİSİNİN İLKELERİ

 

1.Rehberlikte bireye ve onun kendine ilişkin konularda karar verme hakkına saygı esastır.

2.Rehberlik hizmetleri, eğitimi ayrılmaz ve tamamlayıcı bir parçasını oluşturur

3.Etkili bir rehberlik hizmeti bireysel farkları dikkate alan eğitim sisteminde gerçekleşebilir.

4.Rehberlik tüm bireylere yöneliktir.

5.Rehberliğin amacı, problem çözmek değil, normal bireylerin bir bütün olarak gelişmesine yardımcı olmasıdır.

6.Rehberlikte süreklilik esastır.

7.Rehberlik hizmetleri bireye ve onun geleceğine yöneliktir.

8.Bireyin zayıf yönlerinden çok güçlü yönleri üzerinde durur.

9.Rehberlik hizmetlerinde gönüllülük esastır.

10.Rehberlik hizmetleri okulda öğrenci ile ilişkili tüm kişilerin iş birliği ile gerçekleşir.

11.Rehberlik tekniklerini uygulamak bir uzmanlık işidir.

12.Tek tip bir rehberlik programı yoktur. Her okul öğrencilerinin gereksinimlerini ve olanaklarını göz önüne alarak, rehberlik programını hazırlar.

 

 

 

NİÇİN REHBERLİK SERVİSİNE GİTMELİYİM?

 

 

"Yaşamım nereye doğru gidiyor diye endişeleniyorsanız,

 

Kimseye anlatamadığınız fakat birileriyle paylaşmak gerekliliği hissettiğiniz duygu ve düşünceleriniz olduğuna inanıyorsanız,

 

Nasıl ders çalışacağınızı bilemiyorsanız,

 

Ödevlerinizi yapıp,derslerinize çalıştığınız halde,başarısız olduğunuzu düşünüyorsanız,

 

"Daha önce başarılı birisi olmama rağmen şu an derslerde zorluk çekiyorum" diyorsanız,

 

Kendinizi daha iyi tanımak istiyorsanız,

 

İnsanlarla daha etkili iletişim kurmak ve duygularınızı etkili şekilde ifade etmek istiyorsanız,

 

Moraliniz bozuk ise ve kendinizi üzgün hissediyorsanız,

 

"Bugünlerde aşırı derecede stresli ve kaygılıyım" diyorsanız,

 

Aile,arkadaş v.b.ile ilgili sorun yaşıyorsanız,

 

Bulunduğunuz ortama hala uyum sağlayamadığınızı düşünüyorsanız,

 

Kendinize özgü mesleki bir alan seçmek ve hedeflerinizi belirlemek istiyorsanız,

 

Bu ve benzeri duygu ve düşünceler içinde iseniz,

 

Rehberlik Servisine gelerek Rehber Öğretmeninizle (Psikolojik Danışman) görüşebilirsiniz.

 

 

 

 

 

SEVGİLİ ANNE-BABALAR,

 

Gençlerimizin sorumluluk sahibi,başarılı,mutlu,olumlu,kendilerini ve yaşamayı seven insanlar olarak yetişmelerini istiyorsak;onlara nasıl davranmamız gerektiğini bilmemiz gerekir. Her anne-baba çocuğunu sever fakat,nasıl davranacağını bilemeyebilir. Bu nedenle anne-babaların okulumuz rehberlik ve psikolojik danışma servisi ile işbirliği içinde olması yararlı olacaktır.

 

Çocuğunuza vereceğiniz en değerli hediye ilgi,zaman ve sevgidir.Aileden ilgi ve sevgi göremeyen çocuk,ilgiyi başka yerlerde arar ve bulamazsa ümitsizli ve bunalıma düşer.Unutmayın herkes anne-babası tarafından önemli olmak ve sevilmek ister.

    Çocuğunuza öğüt vermek yerine ona örnek olun. Anne-baba arasındaki ilişki olumlu ise,çocukta olumlu ilişkileri öğrenecektir.

Aşırı koruyuculuk çocuğun her işini yapma,onun yerine karar verme çocuğunuzun gelişmesini engeller.Yapmanız gereken onun çabalarına saygı göstermek,kendine güvenmesine olanak sağlamaktır.Unutmayın,çocuğunuza hep çocuk olarak davranırsanız,oda hep çocuk olarak kalır.

 Hangi yaşta olursa olsun,her fırsatta çocuğunuzun fikirlerini sorun ve fikirlerine önem verin.

Çocuğunuzu dinleyin, uygularını paylaşın, çocukla ve onun sorunu ile ilgilendiğinizi gösterin. Eğer onu dinlemezseniz, bir süre sonra onunda sizi dinlemediğini görürsünüz.

Çocuğunuza söz verdiğiniz zaman, sözünüzü yerine getirin. Ya da yerine getiremeyecekseniz söz vermeyin.

 Çocuğunuza güvenin ve ona inanın.

Çocuğunuza karşı anne-baba aynı tutum içinde ve tutarlı olun. ·

 Çocuğunuzun bazı temel özellikleri hoşunuza gitmese bile, onu sürekli eleştirmeyin ve olduğu gibi kabul edin.

 Çocuğunuzu başka çocuklarla ve kardeşi ile kıyaslamayın.

Çocuğunuza karşı baskıcı olmayın fakat otoriter olun.

Çocuğunuzun gittiği yerleri ve görüştüğü arkadaşları bilin.

Çocuğunuzun hatasını asla başkalarının yanında konuşmayın.

Çocuğunuzu her yaptığı yanlıştan dolayı eleştirmeyin. Çünkü sık eleştirilen çocuklar içe kapanık ve güvensiz olurlar.

Giyim konusunun ergenlik dönemindeki çocuğunuzla ilişkinizi zedelemesine izin vermeyin. Giyeceği giysiler ya da saç modeli vb. için size karşı mücadele etmek zorunda kalmazsa, uygun olmayan giysiler giymede ısrar etmeyecektir. ·   

 Ergenlik dönemindeki çocuğunuzun kimlik arayışına, büyüme çabalarına destek olun ve saygı gösterin.

 Çocuğunuzun arkadaşlarına karşı sabırlı olun. Arkadaşlarına karşı çıktığınız zaman, çocuğu kendinizden uzaklaştırır, arkadaşlarına daha çok yaklaştırırsınız.

 Çocuğunuza ceza vereceğiniz zaman dayak gibi fiziksel cezalara asla başvurmayın. Dayak yiyen çocuk ana-babaya karşı kızgınlık ve öfke duyar. Kavga, geçimsizlik ve düşmanlığı öğrenir.

Ergenlik döneminde genç kendini bulma çabası içinde bazen bunalabilir ve intiharı düşünebilir. Bu davranış aslında çocuğun birisinden yardım istemesi ve çaresiz bir haykırıştır. Bu anne-baba ya da birisinin yaptığı bir şeyleri yapmaması yada yapmadığı bir şeyleri yapması için uyarı olabilir. ·   

 Çocuğunuzla birlikte olun, onunla vakit geçirin. Eğer siz ilgi ve sevgi göstermezseniz, genç kendine ilgi ve sevgi gösteren gruplar ya da arkadaşlar bulacaktır. Bu gruplar her zaman sağlıklı olmayabilir.

 

 

Dünyaya çocuğunuzun gözüyle bakmaya çalışın. Göreceksiniz daha çok içinizden geldiği gibi davranacak, daha ön yargısız, daha kararlı olacak ve çocuğunuzla daha sağlıklı ilişkiler kuracaksınız.       UNUTMAYIN! Gencin sizi anlaması çok zordur, çünkü o hiç yetişkin olmadı. Ama sizler genci anlayabilirsiniz, çünkü sizlerde genç oldunuz. Yararlı olması dileğiyle.

 

Fatma EFE

 

Psikolojik Danışman

 

 

 

ERGENLİK DÖNEMİNDE ANNE BABA ERGENE NASIL DAVRANMALIDIR?

 

 

Ailelerin her zaman yaptıkları hatalar ergenlik döneminde su yüzüne çıkar. Çünkü minik kızlarımız, küçük prenslerimiz artık birer birey olma adayı ve kişilik gelişimi döneminde bağımsızlık savaşı veren birer ergendir. Anne babanın daha önceki gibi kızarak, sert bakarak, ses yükselterek ya da sözleriyle hizaya getirebildikleri küçük çocukları değillerdir.

 

Böyle bir durumda anne baba kendi doğrularıyla çatışmaya başlar nerede yanlış yaptığını arar ve nihayetinde de bulamaz. ''Bu çocuk küçükken usluydu, başarılıydı, eskiden de aynıydık bu çocuk neden böyle oldu? '' cümleleri sık sık rastladığımız ergen ebeveyn cümleleridir. Aslında farklı olan şu andaki anne baba tutumu değil şimdiye kadar yaptıkları kusurlu ebeveyn hatalarının yavaş yavaş ortaya çıkmasıdır. Hep doğru sandıkları ebeveyn tutumları ve davranış kalıplarıyla ters düşer ve ergenle çatışma yaşamaya başlarlar. Çünkü genç kızımız ve delikanlı oğlumuz artık doğru-yanlış, ahlaklı –değil, haklı-haksız, iyi kötü muhasebesi yapmaya çalışan ve bunları ayırt edebileceğini düşünen birer birey olma yolunda ilerlemektedir.

 

Bu yolların zorlu olduğunu düşünürsek bu ayrımları yaparken onunla sürekli çatışmak iki taraf için de zarar verici bir çözüm yolu olur. Anne babanın yapması gereken çocuğun bu birey olma yolunda elinden tutmak olmalıdır.

 

Anne babanın bu değişimi kabul edip hata yaptıkları noktalara bakmaları bu süreçte epeyce faydalı olacaktır. Ergeni dinleyip anlamak ona bir birey olduğunu hissettirmek, aile içinde önemli bir karar alınacakken fikrini sormak, akıl danışmak, seçme özgürlüğü tanımak, lafını kesmemek gibi basit iletişim çözümleri bile çatışmanızı çözmek ve ilerleme kaydedebilmek adına bayağı önemli bir adımdır.

 

Belki de çuvaldızı artık kendimize batırmanın zamanı gelmiştir. Çünkü çocuk ailenin aynasıysa ergen ailenin ta kendisidir. Ailenin defolarını görmek için ergenlik dönemindeki çocuklarını gözlemlemeniz yeterlidir. Çünkü gençler çocuklar gibi sindirmez kafasında oturtamadığı haksızlığa uğradığını düşündüğü bütün adımlarda isyan eder ve öfkesini gösterir. Bu süreçte ergenlik döneminde başarılı olan ebeveyn kızı/oğlu daha özenli, daha düzenli, sorumluluklarının daha farkında olarak karşımıza çıkar. Aksi durumda ise yani yanlış anne baba tutumlarına maruz kalmış genç kız/delikanlı sadece ailesiyle çatışma durumunda kalmayıp bunu çevresine de yansıtır. Hal böyle olunca okul problemleri, ders başarısında azalma, davranış bozuklukları olarak karşımıza çıkar.

 

Doğru iletişim yöntemleri ile halledilebilecek küçük meselelerimiz artık bizim boyumuzu aşan devasa problemlere dönüşür. Burada size tavsiyem ergenlik dönemindeki kızınıza /oğlunuza yeni doğdukları zamanki bebek hallerinde nasıl özen gösterdiyseniz aynı şekilde özenli davranmanız olacaktır. Ergenin problemi bebeğinkinden farklı olarak gaz problemi olmasa da müthiş bir hormanal değişim ve dengesizlikler problemidir.

 

Ergenlik bir geçiş dönemidir, çocuk olmak ile birey olmak arasında sıkışıp kalmışlık dengesini/dengesizliğini içinde barındırır. O nedenle ergenden size gelen tepkileri önyargısız ve bu davranışı yapmasının ardındaki neden ne olabilir şeklinde merak ederek yaklaşmalı ve aranızdaki iletişim ve sevgi kanalına dikkat etmelisiniz.

 

 

Uzm .Psk. Danışman

                                                                                                                                                                           Fatma EFE

 

 

 

 

 

 

ANLAŞILAMAYAN ERGENİN MEKTUBU

 

Şimdi ben bir ergenim. Size mektup yazmamdaki amacım beni biraz daha yakından tanımanız; hitabım anne-babama, öğretmenlerime ve artık 'ergen'dir ne yapsa yeridir diyen herkese. Bir kere 'ergen' sözcüğü artık bizim için hakaret gibi gazetede köşe yazarları bile artık beğenmediği yazıların sahiplerine 'ergen' diye hitap ediyorlar. Durum böyle olunca biz de zaten bir sürü beğenmeğimiz özelliğimiz, beğenmediğimiz yanımız varken kendimizden içten içe nefret ediyoruz. Ülkemizde ilköğretim 6.Sınıftan beri yapıştırma bir sözcük bu 'ergen' olmak. Düşünüyorum da Türkiye genç nüfusun en fazla olduğu ülkelerden birisi ve o kadar insanın tek bir cümleye sığdırılması ve her birinin ayrı dünyaları olsa da aynı olarak algılanması ne kadar da kötü.

 

Sizlerin bizim için kaygılandığınızın hepimiz ayrı ayrı farkındayız yalnız uyumak için izin isteyip odamıza gittiğimizde bile bu ergenlikten kaynaklanıyor demeniz hiç de hoş değil J  Ya da 'canım sıkkın' kelimesini kullanan beni ve arkadaşlarımı 'ergen' deyip başınızdan savmak yerine acaba bu yavrumuzun bir derdi var mıdır?  Diye biraz düşünün derim ben. Çünkü bazı düşünlerine önem verdiğimiz ve beğendiğim büyüklerim( öğretmen, tanıdık, abi vs) bizim geçiş dönemimiz olduğunu ve bu dönemin zorluklarından bahsediyorlar. Madem bu dönem bu kadar zorlu ve dikenli neden o dikenleri çıkarmak yerine içimize batırıyorsunuz dikenlerimizi?  Neden biz kapıyı çarptığımız zaman siz de iki katı fazla çarpıyorsunuz kapılarınızı?

 

İnanın bizler o kadar zorlanıyoruz ki sizin neden yaptın diye sorduğunuz soruların cevabını çoğu zaman biz de bilmiyoruz J  mesela sizin bizim hiç beğenmediğiniz saçımızı arkadaşımız ya da hoşlandığımız insan beğensin diye en az 2 saatte yapıyoruz. Neden diye sormayın ben de bu sorunun cevabını hiç bilmedim. Şu anda tek istediğim biraz daha normalleşip 'ergen' tiplemesinden kurtulmak. Başka bir örnek verecek olursak ben mesela ev gezmelerini hiç sevmem ama annemin illa da 'benimle geleceksin' tartışmasına girmek zorunda kalan zavallı bir insanım. Ve bu ben de duygusal iniş çıkışlara sebep oluyor sonuç ne olursa olsun nedensiz bir şekilde ağlamak sürecin bir parçası oluveriyor. Çünkü oraya gitmeyi kabul edersem giderken ağlıyorum inat edip gitmeyince evde battaniye altında ağlıyorum. Yani ağlamak da ergenliğin farzlarından biridir herhalde J   Ama durum şöyle olsa kötü mü olurdu ya; annem benim istemediğimi anlayınca çok ısrar etmese mesela ben de şu aradığım kendimi evde yalnız yalnız arasam kendimi bulmaya çalışsam ya da bu devlet meselesi olmayıp annem kendini 'huzur evine yatırılacak insan' kategorisine koymasa hemen dünya nasıl güzel olurdu benim için .

 

Şimdi daha iyi anlayabilmeniz için tüm ergen arkadaşlar adına kendimden bahsedeyim biraz izniniz olursa J o kadar dertliyim ki bu konuda anlatamam. Doğrusunu isterseniz geçimini sağlamakla yükümlü olduğum bir ailem, her gün saatlerce zor şartlar altında çalıştığım bir işim yok, kanser de değilim, hiv de taşımıyorum. Sağlığım yerinde, paramı da ailem tıkır tıkır veriyor. Ama nedense -sizin deyiminizle ergen olduğum için-  içimden böyle dertli dertli yazılar yazmak herkes eğlenirken bir kenarda oturmak; hayatı, dünyayı bir cehenneme benzetmek geliyor.  Kimse beni anlamıyor sanırım bu da ergen olduğum için ya da anlatamıyorum bir şeyi ondan da anlamıyorlar. Hayat da çok acımasız, soğuk ve zalim L Annem babam da 'metalicayı, emoyu, twitter ve facebooku' bilmiyor zaten. Kafam her daim çok karışık, karışık olmasa bile öyle olması gerektiğini hissettiğim için öyleymiş gibi davranıyorum. Anlamsız, bağlantısız düşünceler beynimde dolanıp duruyor face de bir arkadaşım paylaştığım sözü ya da videoyu, resmi beğenmediği zaman felaket senaryoları kuruyorum.

 

Düşünsenize arkadaşlarımdan bazılarının anne babası ayrı ve daha rahat davrandıklarını düşündüğüm için anne ve babamdan ayrılmalarını istedim böyle de garip isteklerim var. İsteklerim olmayınca haksızlığa uğradığımı düşünüp öfke patlamalarım var.

 

Hayatta en büyük derdim ne mi olabilir? Hiçbir şey J  En kötü ihtimalle hoşlandığım kişi bana yüz vermez; ama yine de ben çocuğumu trafik kazasında kaybetmiş bir anne gibi yas tutmalıyım. Öyle dertli olmalıyım ki görenler 'annem kıyam çok dertli sanırsam' kıvamında cümleler kurmalı bana öyleymişçesine davranmalı ki ben de bir derdim olduğuna kendimi inandırayım.  Bir de arkadaş bulmalıyım kendime o da dertli olsun ama benden dertli olmasın, çünkü herkesin ergenliği kendine J  bu kadar dertten sonra kendimi edebiyata vuruyorum tabi çoğu zaman. Cümleleri o kadar devrik kuruyorum ki 'ergen' olan herkes derin, anlamlı edebi bir şey yazdığımı sanıyor. Aslında ne yazdığımı ben de bilmiyorum, öyle de şuursuzum. Fakat ergenliğime verin. Hele bir de mesajlar yazıyorum ki sormayın o mesajları ancak bir 'ergen' anlayabilir bir bilim adamı falan maazallah bu şifreyi hiçbir zaman çözemez.

 

Şu soruların cevabını biraz düşünün istiyorum. Tek bir 'ergen' kalıbı varsa ve herkes bu dönemleri aynı şekilde geçiyorsa sevgili büyüklerim bize kızmakta ya da yadırgamakta biraz haksız değil misiniz sizce? Ya da bizleri yetiştiren 'aynı günahsız tertemiz bir bebekken' bizlere şeklini veren sizler değil misiniz?

 

Şimdi tek umudum ne peki biliyor musunuz? Şu ergenliği atlatıp kendime gerçek dertler bulmak, normal insan kaygıları taşımak. Dertsiz başımda derdim varmış gibi dolanmaktan kurtulmak, hayattan zevk almak, beğenilmediğimi düşünmekten kurtulmak ve hayatın tadını çıkarmak. Ve en önemlisi 'ergen' postunu yırtmak J Beni anladığınızı ve artık tanıdığınızı umuyor teşekkür ediyorum.

 

Saygı da kusur ettiysem affola...

 

                                                                                                                                                    ( Bir Ergen)

 

 

 

 

 

 

 

 

SINAV KAYGISI

 

Sınav Kaygısı nedir?

Sınav kaygısı; öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır.

 

Sınav kaygısı neyle ilişkilidir?

Bireyin sınava yüklediği anlamlar, sınavla ilgili zihinde oluşturulan imaj, sınav sonrası duruma ilişkin atıflar ve sınav sonrası elde edilecek kazanımlara verilen önem sınav kaygısı oluşumu üzerinde etkilidir.

 

Sınav kaygısının belirtileri nelerdir?

Huzursuzluk, endişe, tedirginlik, sıkıntı, başarısızlık korkusu, çalışmaya isteksizlik, mide bulantısı, taşikardi, titreme, ağız kuruluğu, iç sıkıntısı, terleme, uyku düzeninde bozukluklar, karın ağrıları vs. bedensel yakınmalar, dikkat ve konsantrasyonda bozulma, kendine güvende azalma, yetersiz ve değersiz görme sık görülen belirtilerdir.

 

Sınav kaygısı yaşandığı nasıl anlaşılır?

Öğrencinin başarısında belirgin bir düşüş gözlenir. Ders çalışmayı erteleme, sınav ve hazırlığı hakkında konuşmayı reddetme vardır. Soru sorulmasından rahatsız olurlar. Dikkat dağınıklığı, odaklanamama, Fiziksel yakınmalarda dikkat çeken bir artış (karın ağrısı, mide bulantısı, terleme, uyku düzensizliği, iştahsızlık ya da tersine aşırı yeme, genel mutsuz bir ruh hali vb.), çok çalışılmasına karşın performans düşüklüğü kaygının varlığını gösterir.

 

Sınav Kaygısının etkileri nelerdir?

Öğrenilenleri aktaramama, okuduğunu anlamama, düşünceleri organize etmede zorluk, dikkatte azalma, sınavın içeriğine değil kendisine odaklanma, zihinsel becerilerde zayıflama , enerji azlığı, fiziksel rahatsızlıklar sınav kaygısının başlıca etkileridir. Sınav kaygısı gerçek dışı beklenti ve yorumlar içerdiğinden yanıltıcıdır. Öğrenciyi farkında olmadan kendi davranışını denetleyemez hale getirir...

 

Sınav Kaygısı neden oluşur?

Gerçekçi olmayan düşünce biçimlerine sahip olmak kaygını oluşmasında en önemli süreçlerdir. Bunaltıya eğilimli kişilik yapısı (mükemmeliyetçi, rekabetçi) olanlarda daha sık görülür. Sosyal çevrenin beklentileri ve baskısı da önemli bir etkendir.

 

Sınav kaygısının oluşmasında etkisi olan olumsuz otomatik düşünceler nelerdir?

"Sınava hazır değilim", "Bu bilgiler çok gereksiz ve saçma. Nerede ve ne zaman kullanacağım ki?" "Sınavlar niye yapılıyor , ne gerek var?" "Bu bilgiler gelecekte benim işime yaramaz" Sınava hazırlanmak için gerekli zamanım yok ki!""Bu konuları anlayamıyorum , aptal olmalıyım" "Ben zaten bu konuları anlamıyorum" "Biliyorum, bu sınavda başarılı olamayacağım" "sınav kötü geçecek" "Çok fazla konu var , hangi birine hazırlanayım?" sıklıkla gözlene olumsuz otomatik düşüncelerdir.

 

Alternatif düşünceler nelerdir?

Yapmam gereken nedir?" "Yapabildiğimin en iyisini yapabilirim?" "Olabilecek en kötü şey ne""Dünyanın sonu değil, telafisi var" Bunda başarısız olmam her zaman olacağım anlamına gelmez" "Yeterli zamanımın olmadığı doğru , ancak olan zamanımı en etkili şekilde nasıl kullanabilirim? "Tüm kaynakları çalışamasam bile , önemli bölümlere öncelik vererek sınava hazırlanabilirim, hiç olmazsa bu bölümlerden puan kazanırım" "Başarırsam hayatımın önemli bir dönüm noktasını aşacağım. Başarısız olmam tembel ve beceriksiz olduğumu göstermez. Daha fazla çalışmam gerektiği anlamına gelir" "zamanı kendi yararıma kullanmak benim elimde" kaygıyla başa çıkmak için geliştirilebilecek alternatif düşüncelerdir.

 

Sınav kaygısıyla başa çıkma yolları nelerdir?

Düşünce ve inançları sorgulamak (gerçekçi olmayan düşünme alışkanlıklarını farklı bir gözle yeniden değerlendirmek, Nefes alma egzersizleri, Gevşeme egzersizleri, Kaygıyı bastırmaya değil, onu kabul etmeye ve tanımaya çalışmak, Düşünceleri durdurma tekniği, Dikkatini başka noktalara odaklama tekniği kullanılabilecek başa çıkma yollarıdır. Bunun dışında düşünceleri durdurma, Dikkatini başka noktalara odaklama

 

 Hangi inançların değişmesi amaçlanır?

"Hayatta başarılı ve mutlu olabilmek için sınavı kazanmaktan başka yol yoktur, Mutlaka kazanmalıyım, kazanmazsam kimsenin yüzüne bakamam, Sınav benim kim olduğumu gösterir, yetersizim, hiçbir şey yapamayacağım" değişmesi amaçlanan başlıca inançlardır.

 

 Anksiyete yönetimi nedir?

Öncelikle sınava yoğunlaşmayı ve sorulara odaklanmayı sağlayan, düşünceleri organize etmede, dikkati toplamada yardımcı olan, olumsuz düşünmeyi ve telaşa kapılmayı engelleyen, kontrol duygusunu geliştirerek başarıya yardım eder, gerçek performansı sergilemede önemli rol oynayan bir yaklaşımdır.

 

 Sınav öncesi neler yapılmalıdır?

Çalışma alışkanlıklarını ve sınava ilişkin tutumları gözden geçirerek yeni bir zihinsel yapılanma yaratmaya çalışmak gerekir. Zamanı iyi kullanılmalıdır. Beslenme ve uykuya dikkat edilmelidir. Sınava yönelik çalışmaları son güne/geceye bırakmamak önemlidir. uygun yöntemlerle kaygının azaltılmasını sağlamak gerekir.

 

 Sınav esnasında neler yapılabilir?

Olumsuz otomatik düşüncelere karşı alternatif açıklamalar getirme, kontrolün kendisinde olduğunu hatırlatma, Yanıtlayabileceği sorulardan başlama, kaygıyı azaltmaya yönelik teknikler kullanma (hızlı gevşeme, dikkat artırma teknikleri, kontrollü nefes alıştırması) sınav esnasında yapılabilecek bazı çalışmalardır.

 

Sınav sonrasında neler yapılabilir?

Kendini ödüllendirme, Keyif veren etkinlikler, eksikler üzerine düşünme ve geleceğe yönelik yani planlama yapılabilecek aktivitelerdir.

 

Sınav kaygısı ve aile ilişkisi nasıldır?

Aile için sınavın ne anlam ifade ettiği, sınava yönelik tutum ve yaklaşımları önemlidir. Sıklıkla aileler kendi kaygılarını çocuklarına yansıtmaktadırlar. Çocuktan yüksek beklentilerinin olması, ayrıntılarla aşırı uğraş sergilemeleri ve sınavı bir araç değil amaç olarak görmeleri oldukça önemlidir.

 

Ailelere neler önerilmelidir?

Aileler sınırlarının farkında olmalıdırlar. Güven ve sorumluluk vermeli, önemsemeli, olumlu geri bildirimde bulunmalıdır. Sınava ilişkin konuşmalarda özenli davranmalı, gerçekçi olmalı, akranlarıyla karşılaştırmaktan kaçınmalıdır. Duygu ve düşünce paylaşımı, empati önemlidir. Sınavı yüceltmeme, ölüm kalım sorunu yapmama, yüreklendirici davranma önerilmekteidr. Çocuklar koşulsuz sevilmelidir. Aile bireyleri uygun rol modeli olmalı, uygun aile ortamı sağlamalı ve uygun problem çözme davranışları geliştirilmelidir.

 

Aileye yönelik girişimler nelerdir?

Ailenin bakış açısında değişim yaratmak ve beklenti düzeyini gerçekçi sınırlara indirmek temel girişimleri oluşturur.

 

Psikiyatrik destek ne zaman gereklidir?

Bir ruhsal bozukluk ortaya çıkmışsa (depresyon, anksiyete bozukluğu, uyku bozukluğu. vs. Ruhsal belirtilerden dolay işlevselliğinin bozulması, kaygıyla başa çıkmak için uygun olmayan yollar kullanma, davranış bozukluklarının görülmesi psikiyatrik destek gerektiğinin başlıca göstergeleridir.

 

Unutulmamalıdır ki;

Cesaret; umutsuzluğa rağmen ilerleyebilme yetisidir

 

 

 

 

 

Türkiye Psikiyatri Derneği

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AKRAN ZORBALIĞI

 

Akranları ya da arkadaşları tarafından fiziksel, sözel, cinsel ya da duygusal zorbalığa maruz kalan çocukların hem kısa, hem de uzun dönemde bu tür yaşantıdan veya yaşantılardan olumsuz biçimde etkilendiğine ilişkin araştırmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Akran zorbalığının belirlenmesi için zorbalığın tanımı, türleri, zorba ve kurban kavramlarının bilinmesi oldukça önemlidir.

 

Zorbalığın Tanımı

 

Zorbalıkla ilgili çalışmalar 1970'lerin sonlarında özellikle Norveç, İsveç ve Finlandiya'da başlamıştır. Özellikle Norveç'li araştırmacı Dan Olweus'un 1978'de yayınlanan "Okullarda Saldırganlık" isimli kitabı zorbalıkta dönüm noktası kabul edilebilir. Araştırmacılar arasında zorbalığın tanımıyla ilgili tam bir birlik yoktur. Kimileri zorbalığı diğerlerine yönelik kasıtlı saldırgan davranışlar olarak tanımlarken, kimileri bu tür davranışların zorbalık olarak kabul edilmesi için düzenli olarak tekrar edilmiş olması gerektiğini ifade etmektedirler (Kartal, Bilgin, 2007). En sık kullanılan tanım Olweus (1987)'un tanımıdır. Bu tanıma göre zorbalık; " Bir kişi, diğer bir kişi veya kişiler tarafından kasıtlı, tekrarlı ve en azından bir süre devam eden olumsuz davranışlarla karşı karşıya bırakılıyorsa bu kişinin zorbalığa uğradığı söylenebilir" (Akt: Kartal, Bilgin, 2007). Olumsuz davranışlar niyetli olarak bir kişiyi inciten, rahatsız eden veya bunu yapmaya çalışan davranışlar olarak açıklanmıştır. Bu tanım rastgele saldırgan davranışı zorbalıktan ayırmamızı sağlar.

 

Zorbalığı yapan kişiye zorba,  zorbalığa maruz kalan kişiye de kurban denmektedir. Bir başka grup çocuk ise kimi zaman zorba davranışlar sergilemekte, kimi zaman ise zorbalığa maruz kalabilmektedir ve zorba-kurban şeklinde tanımlanabilmektedirler (Kapcı, 2004).

 

Pişkin (2002), zorbalıkla ilgili bir derleme çalışmasında, zorbalığın tanımlarında bulunan ortak noktaların altını çizmektedir. Bunlar;

 

Zorbalık, bilinçli ve kasıtlı olarak yapılan ve kurbana fiziksel, zihinsel, sosyal ya da psikolojik zarar verme amacı güden söz ve eylemleri içerir.

Zorbalığın belli bir süre tekrarlama özelliği vardır.

Kurban kendini koruyamayacak ve savunamayacak durumdadır.

Zorbalar eylemlerini bireysel ya da grupla yapabildikleri gibi, kurbanlar da bu eylemlerden bireysel ya da grup olarak zarar görebilirler.

Zorbalar, bu tür eylemlerden dolayı genellikle kendilerine çıkar sağlayabilirler.

   Zorbalığın Türleri

 

Zorbalık türleri doğrudan zorbalık ve dolaylı zorbalık olarak sınıflanmaktadır. Doğrudan zorbalık fiziksel ve sözel saldırı davranışlarını içerirken, dolaylı zorbalık ise kasıtlı yalnız bırakma veya sosyal ortamlardan yalıtım gibi davranışları içermektedir (Totan, 2007).

 

Doğrudan zorbalıkta,  doğrudan ve açık olarak birinin diğeri üzerindeki güç,  statü ve hakimiyetini  gösterme isteği vardır. Zorbalığa maruz kalan birey zorbanın kim olduğunu bilir. Kurban ve zorba yüz yüzedir. Doğrudan zorbalık, vurma, tekmeleme, ısırma, çimdikleme gibi fiziksel saldırıları, hakaret ve aşağılama gibi sözel olarak yöneltilen saldırılarla, çirkin yüz ifadeleri ve el kol hareketlerini kapsar (Özdinçer Aslan, 2008).

 

Dolaylı zorbalık kişinin sosyal olarak yalnızlaştırılması, hakkında dedikodu yayılması, sosyal çevresinin maniple edilmesi ve kasıtlı olarak gruptan dışlanması gibi davranışları içerir. Kurbana doğrudan saldırıdan çok, arkadaşları arasında asılsız sözel ifadelerle zarar vermek amaçlanır. Üçüncü kişiler yoluyla yapılan veya kurbanın zorbayı tanıyamadıkları durumlar söz konusudur. Sözel olarak kurbana isim takma, tehdit etme, alay etme, küçük düşürme, iğneleme, göz hapsine alma, gruptan dışlama, konuşmama ve sessizleştirme vardır. Kurbanın rahatsız edilmesi, kusurlarıyla uğraşılması, duygularının incitilmesi, saldırganlığa maruz bırakılması, kurbanın eğlence unsuru olarak kullanılması ve kurbana karşı çirkin davranışların sergilenmesine sık rastlanır. Bireyin sosyal statüsüne ve benlik kavramına zarar vermek amaçlanır (Özdinçer Aslan, 2008).

 

Kanada Halk Sağlığı bakanlığının (1998) zorbalık davranışlarına ilişkin sınıflandırılması aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Bu listeye göre temel zorbalık türleri: Fiziksel saldırganlık, sözel saldırganlık ve sosyal yalıtım olarak sınıflandırılmaktadır ( Akt: Totan, 2007).

 

 

Zorbaca davranışların biçimleri

 

Davranış kategorileri

 

Endişelenilmesi gereken davranışlar

 

Ciddiyetle endişelenilmesi gereken davranışlar

 

Fiziksel saldırganlık

İtme

Dürtme

Tekmeleme

Tükürme

Vurma

 Silahla tehdit etme

Mala zarar verme

hırsızlık

 

Sözel saldırganlık

Alay etme

İsim takma

Kötü bakma

Sataşma

Telefonla korkutma

Haraç alma

Baskı kurma

Başkasını tehlikeli işlere cesaretlendirme

Mala karşı sözel tehdit oluşturma

Sözel olarak şiddet tehdidi oluşturmak

 

 

 

 

 

Sosyal yalıtım

Dedikodu yapma

Utandırma

Gruptan dışlama

Diğer öğrencilerin ona aptalmış gibi bakmasını sağlama

Hakkında söylenti yayma

Kine kışkırtmak

Irkçı, seksist veya homofobik yalıtım

Diğerlerinin suçlamasını sağlamak

Toplum önünde küçük düşürme

Kötü niyetli söylentiler yayma

 

 

Yukarıda sıralanan zorbalık türlerine ek olarak, teknolojik araçların kötüye kullanılması ile ortaya çıkan siber zorbalıkta son zamanlarda yaygın bir zorbalık türü olarak ele alınmaktadır. Öğrencilerin interneti, chat odalarını, cep telefonlarını, anlık ileti programlarını ( MSN, Yahoo Massenger vb.) kullanarak zorbalık yapmaları gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır (Totan, 2008).

 

     Akran Zorbalığının Nedenleri

 

Okullarda meydana gelen zorbalığın nedenlerini yalnızca okul ortamında aramak doğru sonuçlara ulaşmayı güçleştirmektedir. Okullarda yaşanan şiddet, saldırganlık ve zorbalık olaylarının nedenini kişi, okul ortamı ve toplum olarak üç düzeyde ele almak mümkündür. İstenmeyen davranışlar bu değişkenlerden yalnızca birinin sonucu olarak değil, genellikle bu üç grupta toplanan değişkenlerin etkileşiminin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır (Apay, Durmuş, 2008).

 

Zorbalığın olası nedenleri olarak okullarda ve sınıflarda artan öğrenci sayısı, öğrenciler arası rekabetin pekiştirilmesi, çoğunluktaki öğrenci grubundan görünüş olarak kurbanların farklı olması, öğrencilerin düşük kendilik değeri ve güvensizlikleri gibi etkenler sıralansa da Olweus (1995), araştırma bulgularına dayandırarak bunların zorbalığın ortaya çıkma nedenlerin olmaktan çok birer mit olduklarını belirtmektedir (Akt:Totan, 2007). Her ne kadar zorbalığın ortaya çıkışını tek bir nedene bağlamak olası olmasa da zorbalık sorununun kapsamlı olarak tanınması sorunun azaltılması ya da kontrol altına alınması olasılığını da arttıracağı bilgisi oldukça önemlidir.

 

   Akran Zorbalığında Aileye İlişkin Özellikler

 

Özdinçer Aslan (2008), akranlar arasında zorbaca davranış sergilenmesinde aile ilişkilerinin rolü üzerine yaptığı incelemelerde şu sonuçlar dikkati çeker niteliktedir;

 

Anne ile olumlu bağlanma geliştirmemiş çocuklar, çevresine karşı güvensiz, aşırı şüpheci ve başkalarına düşmanca yaklaşırlar.

Bandura'nın sosyal öğrenme kuramına göre, aile içi anlaşmazlık çocukların akran ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

Aşırı cezalandırıcı ebeveynlik stilinin çocuklarda zorbalığı arttırdığını, zorbaların destekleyici olmayan ilgisiz ebeveynlere sahip oldukları.

Aşırı koruyucu, kollayıcı, az denetleyici ve katılımcı ve eleştirel ebeveyn tarzlarının çocukta kurban olma olasılığını arttırır.

Oliver, Oaks ve Hovver (1914; Akt: Totan, 2008), zorbaların ailelerini açıklayan listesinde zorbaların ailelerine ilişkin altı özellik belirlemiştir. Bunlar;

 

Birincil bakıcılar tarafından çocuğa ilgisiz davranılması.

Göz yumucu aile stili.Davranışları için çocuklarına az kural veya sınır koyan aile yapısı.

Ailenin çocuğunu toplumdan izole etmiş olması, çocuğun etkin sosyal yaşamda veya sosyal çevrede ailesiz olması.

Ebeveynler arasında çatışma ve aile arasında uyum olmaması.

Ailenin uygun olmayan disiplin yöntemlerini kullanarak hata yapması, yanlış cezalar vermesi, saldırganca davranışları çocuğuna aktarması ve cesaretlendirilmesi.

Otorite figürü olarak ailenin çocuğunu aşırı kontrol altında tutması, cezalandırması evde aşırı ev kuralları ve standartların belirlenmesi ve bunların uygulanması.

Akran zorbalığında aile özelliklerine ilişkin çalışmalarda: ailenin çok önemli olduğu, çocukların akranları ile olan ilişkilerini model alma ve sosyal pekiştirme yoluyla belirledikleri, ailenin çocuk yetiştirme stili, aile içi şiddet ve aile anlaşmazlığının çocukta birçok davranış sorunlarına yol açtığı ve bu durumun akran zorbalığında önemli olduğu belirtilmiştir.

 

     Zorbalığı Önleme

 

Zorbalığı önlemeye ilişkin müdahale yöntemleri iki başlık altına toplanabilmektedir. Bunlardan ilki, zorba veya kurban öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını karşılama ve dinamik olarak öğrencilere destek olması gerektiğini vurgulayan, iskele başlığı altında toplanmaktadır. İkincisi ise öğrencilerin akran gruplarındaki sosyal yapıları inceleyerek bu gruplar içinde öğrencilerin olumlu ilişkiler kurması yönünde yetişkinlerin müdahalelerini kapsayan sosyal yapı olarak tanımlanmaktadır (Totan, 2007).

 

Totan (2007), bu iki yaklaşıma dayalı olarak yaptığı alan yazı taraması sonucunda elde ettiği bilgileri zorbalık öncesi ve sonrası alınacak önlemleri, eğitimciye ve aileye öneriler şeklinde aşağıda sunulmaktadır.

 

   Aileye Öneriler

 

Aileler çocuklarının diğer arkadaşlarının yanında popüler olması yönündeki arzularını, çocuklarına yansıtmaktan kaçınmalıdır.

Ailelerin çocuklarına daha çok zaman ayırması, zorbalık davranışlarına karşı dikkatli, özenli olması önerilebilir.

Ailelerin belli zaman dilimleri içerisinde çocuklarını üzen veya kızdıran arkadaşları olup olmadığını ve bu durumun nasıl olduğunu sorması çocuklarının zorbalığa kurban veya zorba olarak katılmasını önlemede faydalı olacaktır.

Çocuğu zorbalığa karışan ailenin öncelikle çocuğunu dikkatle dinlemesi, çocuğuna nasıl yardım edebileceği üzerinde düşünmesi, okul ile iş birliği yapması ve olanak varsa okul dışı uzmanlardan da destek alarak çözüm üretmede işbirliği yaklaşımları kullanması önerilmektedir.

Zorba ve kurban olan öğrencilerin ailelerin çocukları ile empati kurması ve durumu tartışmak yerine çocukların duygularını ve hissettiklerini anlamaya çalışması önerilmektedir.

Zorbalığın nerede meydana geldiğini, nasıl oluştuğunu öğrenmek ailelerin yapması gerekenler arasında yer almaktadır.

Son olarak aile başka ebeveynlerle ve öğretmenlerle konuşarak ortak çözüm yolları belirlemeye çalışması yararlı olabilir. Ancak aile çocuğunu buna zorlamamalı çocuğunun hazır olduğundan emin olduğunda bu çözüme başvurmalıdır. Unutmamalıdır ki aileler okuldan gittiğinde çocuklar kendisini korumasız, zayıf, yetersiz olarak hissedebilmektedirler.